Günümüzde şirketler, rekabet avantajlarını sadece maliyetler ve fiyatlara göre belirlememektedir. Pazarın taleplerine cevap verme hızı, ürün ve hizmetlerin kalitesi, tasarım, yeni ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi, müşteri isteklerine göre ürün ve hizmet üretimi, yeni yönetim ve organizasyon modelleri gibi pek çok faktör işin içerisinde bulunmaktadır.
İnovasyon, son zamanlarda iş dünyasında sıkça kullanılan bir kavram haline gelmiştir. Şirketler, ürünlerini (mal ya da hizmet) değiştirme ve yenileme işlemini “inovasyon” olarak tanımlamaktadır.
İnovasyona önem veren firmalar, pazar paylarını arttırıp, yeni pazarlara girebilmekte, müşteri istek ve ihtiyaçlarına daha iyi cevap vererek yeni ürünler ve hizmetler geliştirebilmektedirler.
İnovasyon icat değildir. Ekonomik getirisi olan, henüz yapılmamış, bilinmeyen bir şeyleri yapmaktır. Örnek verecek olursak; Elektrikli süpürge J. Murray Spengler tarafından icat edilmiş olmasına rağmen, ticarileştirilmesini ve satışını W. H. Hoover adlı bir deri imalatçısı gerçekleştirmiştir. Bunun için de Spengler adı ile değil, Hoover adı ile dünya çapında tanınmaktadır.
Auguste Lumiere (1895’de kamerayı icat ettikten sonra): “İcadım, bir süre için bilimsel merak amacıyla kullanılabilir, ama ticari bir geleceği olmayacaktır” şeklinde konuşmuştur. Ancak bugün, kamera teknolojisi dünyada önemli bir pazar payına sahiptir.
İnovasyon, bir firmadaki farklı faaliyetleri kapsayan ve sürekliliği olan bir süreçtir. Bu nedenle, ortaya atılan, geliştirilen, rekabet gücü yüksek ürünlerin üretilmesini ve pazarlanmasını sağlayan fikirler ve sonuçları sürekli değerlendirme altında tutulur. Yeni fikirlerle desteklenir. Başka bir deyişle, şirketler için yeni ve yaratıcı fikirler, yeni inovasyon faaliyetleri demektir. Yeni ve yaratıcı fikirlerin, ürün ve hizmete dönüştürülmesi için emek ve yatırım gereklidir.
Şirketler, kendileri için radikal kararlar alarak ya da bir dizi iyileştirme ve yeniliklerle de inovasyon faaliyetlerini yürütebilirler. İnovasyonun anahtar kelimeleri “değişiklik” ve “yenilik” olduğuna göre, burada önemli olan değişime inanmak ve onu yönetebilmektir.
İnovasyon, bir ülke için artan iş olanakları, toplumsal refah ve sürekli büyüme demektir. Bu nedenle, inovasyon, devletler için öncelikli kabul edilmesi gereken bir konudur.
Firmaların inovasyondaki başarısı iki faktöre bağlıdır: İnsan, donanım, bilgi, para, vb. oluşan ‘teknik kaynaklar’ ve ‘firmanın bunları yönetme becerisi’. İnovasyon, diğer faaliyetlerinden soyutlanmış bir faaliyet değildir. Aksine, firmadaki tüm faaliyetleri kapsayan bütünsel bir faaliyettir.
İnovasyon için fırsat kollayan şirketler, “Mevcut üretimimizi ve satışımızı nasıl artırabiliriz?”, “Ekonomik sonuçlarımızda olumlu yönde değişiklik olabilmesi için neler yapılabilir?”, “Yapacağımız değişiklikler kaynaklarımızın kapasitesini ne ölçüde değiştirebilir?” sorularına cevap araması gerekir. Başarılı bir inovasyon, farklı düşünmek ve farkındalık yaratmakla gerçekleşir.
Einstein’ın dediği gibi “Bugün yarattığımız dünyanın problemleri, bu problemleri yaratırken düşündüğümüz şekilde düşünürsek çözülemezler.”
Şirketler, ürettikleri ürünlerde ya da hizmetlerde yapacakları küçük değişiklikler ile tercih noktası olabilirler. Sony’ye milyarlarca dolar kazandıran küçültülmüş kulaklıklı kasetçalar (Walkman) gibi. Ancak bunun ne kadar süreceğini tahmin etmek güç görünmektedir.
happy wheels